Dünyanın En Büyük Antik El Yapımı Su Tüneli olan Vespasianus - Titus Tüneli

Dünyanın En Büyük Antik El Yapımı Su Tüneli olan 𝐕𝐞𝐬𝐩𝐚𝐬𝐢𝐚𝐧𝐮𝐬 - 𝐓𝐢𝐭𝐮𝐬 - 𝐀𝐧𝐭𝐨𝐧𝐢𝐮𝐬 𝐏𝐢𝐮𝐬 Tüneli
Antakya'nın limanı Seleucia Pieria (Samandağ) antik kentinde dağlardan inerek kentin içinden akan sellerin tehdidi altında olması ve limanın tıkanarak kullanılamaz hale gelmesi üzerine Roma imparatoru Vespasianus, limanı tehdit eden sel sularının yönünü değiştirmek amacıyla dağın kazılarak bir tünel inşa edilmesini emreder. Musa Dağı'nın eteklerindeki kireçtaşı kayalar delinir ve çılgın proje hayata geçirilir. Tünelin yapımında Romalı lejyonerler ve köleler çalıştırılmıştır. Ellerinde çekiçlerle bine yakın köle toprağı ve dağı yarmaya başlar. Dere sularının yapay bir kanal ve tünel vasıtasıyla denize aktarılması prensibiyle inşa edilen sistem, M.S. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Vespasianus (M.S. 69-79) döneminde başlamış, oğlu Titus (M.S. 79-81) ve halefleri döneminde devam etmiş, M.S. 2. yüzyılda bir başka Roma İmparatoru Antonius Pius döneminde tamamlanmıştır. İlk tünel bölümünün girişindeki kayaya oyulmuş bir yazıt Vespasianus ve Titus'un isimlerini, aşağı akış kanalındaki bir başka yazıt ise Antonius'un ismini taşımaktadır.
Vespasianus Tüneli, büyüklüğü, mimari ve mühendislik özelliklerinin yanı sıra diğer kalıntılara kıyasla iyi korunmuş özgünlüğü nedeniyle en görkemli kalıntılardan biridir. Arkeolojik kayıtlara ve tünel üzerindeki çeşitli kitabelere göre, tünelin inşası sırasında Roma lejyonları ve köleler çalıştırılmıştır. Kısa bir süre içerisinde ana kaya içerisinden bir kanal açılarak oluşturulmuştur. Tünele bağlanan su kanalları, su köprüsü, kayaya oyulmuş köprü, tünele bitişik sarnıçları ile bu yapı sadece bir tünel değil, aynı zamanda kenti sel baskınlarına karşı koruyan ve özellikle doğal lagün etrafında şekillenen limanın alüvyonlanmasını önleyen ve yaz aylarında kentin su ihtiyacını karşılayan, Seleucia Pieria Antik Kenti'nin ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanıp hayata geçirilen bir yapıdır ve günümüze kadar zarar görmeden gelmiştir. Bu şaheser 2014 yılında UNESCO'nun Dünya Mirası (Geçici Deneme) Listesi'ne eklenmiştir. Bu şaheserin direkt Dünya Mirası listesine taşınması için yöneticilerizin gayretine ihtiyacımız var. (S.golbol)











Paylaş:

Helenistik dönemden kalma Dor Mabedi / Doric Temple

Helenistik dönemden kalma Dor Mabedi / Doric Temple Kel Dağı'na bakan muhteşem manzarasıyla Samandağ/Seleucia Pieria Antik Kenti’nin tepesinde bulunan dorik tipteki bu tapınakta Tanrıça İsis-Afrodit heykelciği bulunduğu için onun adına inşa edildiği varsayılmıştır. Hatay'a vermiş olduğu çok değerli katkılarıyla bilinen dönemin Samandağ Kaymakamı Cahit Çelik şunları söylemiştir: "Dor Mabedi’nin hangi tarihte yapıldığı tam olarak bilinmemekle beraber, I. Antiochus’ un Mısır’da hüküm süren Ptolemy’nin İskenderiye’de yaptırdığı tapınağa benzer bir tapınağı yaparak babasının küllerini buraya gömdüğü iddia edilmektedir. Bu anlamda, tapınağın en geç İ.Ö.3.yüzyılın ilk yarısında inşa edilmeye başlandığı kabul edilebilir. I.Antiochus, bu tapınağı bir Nicatoreion tarzında düzenlemekten ziyade, Olimpik tanrıların (Zeus’un) anıldığı bir bina şeklinde yaptı. Seleucia Pieria’da 1939 yılında yapılan kazı çalışmalarında Dorik stilde yapılmış tapınağın ölçülerinin 37 x19 metre olduğu, 6×12 sütun sayısı ile yapının peripteros bir plan sergilediği tespit edilmiştir. Bu kazı çalışmalarından sonra oradan çıkarılan eserler Maalesef kazıyı yapan Princeton Üniversitesi tarafından yurtdışına götürüldü. Eğer Ayhan Kara Vakfının desteğiyle müdahale etmeseydik, özellikle incir ağaçları oradaki taşların hepsini tahrip edecekti." 
 @HatayArkeolojisi #hatay #samandağ #seleuciapieria #samandağı #süveydiye












Görseller: Antioch Excavation Collection, Department of Art and Archaeology, Princeton University, Meriç Aktar
Paylaş:

Küçükdalyan'da Antik Kilise Mozaikleri Bulundu. (Tavus Kuşu ve Hayvanlar)


Depremden sonra Antakya'da kaçak olarak satılmaya çalışılırken bulunan Kilise Mozaikleri
5.yüzyılda nehrin 2 çatala ayrılması sebebiyle bir ada olan Küçükdalyan Mahallesi'ndeki antik bir kilisenin kalıntısında bulunan mozaikler şu anda müzede güvence altında


Paylaş:

Antik Harbiye-Defne Kilisesi

1932’deki Princeton kazılarında Sanat Tarihçisi G. Elderkin yönetiminde, Harbiye Jandarma Binası yakınlarında ortaya çıkarılan İki Ana Evreli Defne Kilisesi 

 Antakya ve Gazze'deki Roma Tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Downey Glanville ilk evredeki yapının Geç Antik döneme ait olduğunu (4–6. yüzyıllar), ikincisinin ise muhtemelen 10–11. yüzyıllarda kilise yeniden inşa evresi olduğunu söyler. Yapı dik bir yamaca kurulmuş, bir kısım kayaya oyulmuş, bir kısım da yapay temeller üzerine oturtulmuştu. Bu sebeple harap durumdaydı ve erken evreye ait dikdörtgen yapı tam olarak tanımlanamamıştır. Antakya'nın laneti 6.yüzyılda Anastasius (491–518) döneminde, Olimpiyat oyunları sırasında Defne'de bir sinagog yağmalanıp yakılmış ve daha sonra Aziz Leontios’un martiryumuna (mezarlı kiliseye) dönüştürülmüştür. Defne'deki Başmelek Mikail Kilisesi, 540’ta Pers Sasani Kralı Hüsrev’in Antakya’yı işgalinin ardından yıkılmış, Jüstinyen tarafından yeniden inşa edilmiştir; 573’te Persler Antakya’yı tekrar ele geçirince Defne yine yağmalanmıştır. Ancak kazılarda ortaya çıkan bu kilisenin ne martiryumla ne de Mikail Kilisesi’yle aynı yapı olduğunu kanıtlayan yazılı bir kaynak yoktur. Bu nedenle Defne’deki kalıntılar, yüzyıllar boyunca yaşanan inşa, yangın ve ibadetlerin sessiz tanığı olarak ayakta kalmıştır. Bulunan az sayıda sikke, 3. yüzyıl sonu–6. yüzyıl ile 10. yüzyıl ortası–12. yüzyıl sonu arasına tarihlenmiştir. Özellikle dikkat çekici buluntu, Mauricius Tiberius’a ait 583 tarihli bir sikke oldu; bu sikke kuzeydeki bir hücrenin doğu ucunda, yangın izleri taşıyan zeminde ele geçti. Doğudaki yan mekânlardan biri harap durumdaydı, yalnızca kuzey neften girişine dair küçük ipuçları saptanabildi. Aynı döneme ait olduğu düşünülen küçük bir şapel de bulundu. Bu şapelin batıda girişi net biçimde görülmekteydi, fakat ana kiliseyle doğrudan bir kapısı yoktu. Bulunan bazı mimari parçalar, yapının kısmen tahrip olmasına rağmen kullanımının devam ettiğini gösteriyor. Kilisenin kuzeyine daha sonra ek binalar yapılmıştı. Tüm kompleks büyük ihtimalle yerel ustalar tarafından inşa edilmiş, fakat yönlendirmede Haçlı mimarisini bilen kişilerin etkisi olabileceği de düşünülüyor.















Görseller: Antioch Excavation Collection, Department of Art and Archaeology, Princeton University
Paylaş:

Antakya Kalesi ve Kaleye Bağlı Sur Harabeleri

Antakya Kalesi ve Kaleye Bağlı Sur Harabeleri (Deprem Öncesi)

Kaleye ait surlar uzun yıllar boyunca sağlam olarak kalsalar da Mısır'daki Kavalalı Hanedanı'nın 1832'de Osmanlı'yı Belen Muharabesi'nde yenip Antakya'yı ele geçirmesinden sonraki dönemde Mısır valilik/hidivlik birliklerini barındırmak ve stratejik Asi Nehri üzerinde kontrol sağlamak için bir askeri kışla inşa etmek üzere yerlerinden söküldü ve yeniden kullanıldı.

#hatay #antakyakalesi #antiochcastle #antakyasurları
















Görseller: ozymandias (flickr)
Paylaş:

Meroe, Bottia, Iopolis, Antigonia ve Theoupolis Antik Kentleri

Antakya kurulmadan önce Antakya'daki şehirler: Meroe, Bottia, Iopolis, Antigonia (sonrası: Theoupolis)

Paylaş:

Ara

Popüler Yayınlar

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *